Türkçe’de Çeviri Kıtlığı

Tarih boyunca var olan toplumlar, kendi sosyo-politik durumları yüzünden belirli bir entelektüel seviyenin arkasında kalmışlar ve bu eksikleri doldurmaları gerektiği zamanlarda ise buna kendilerinden ileride olan toplumların metinlerini çevirerek başlamışlardır.

Kilise baskılarından dolayı Avrupa’nın herhangi bir sanat dalında dini konulardan dışarı çıkamadığı dönemlerde Martin Luther’in İncil’i -kendi deyimiyle- “Almancalaştırarak” başlattığı protesto hareketi zaman içerisinde halktan çıkıp feodal lordların derdine dönüşmüş ve Avrupa’da ardı ardına kesilmeyen büyük gerilimlerin başlamasına sebep olmuştur. Yıllar sonrasında İncil’in birçok dile çevirisi yapılarak bu çevirilerin daha da yaygınlaşmasıyla Kilise’nin kendi isteği gibi şekillendirdiği İncil söylemlerine artık halk kanmamaya başlamış ve devlet yönetiminde bulunan kişilerin bile çağlar boyu boyunduruğu altında bulundukları Kilise otoritesinden de kurtulmuşlardır. Tabii ki koca bir kıtayı kapsayan bir din kitabının çevirisinin etkisi de bir o kadar kocaman olacaktır.

İslamla birlikte kabile düzeninden feodal düzene geçiş yapan Arap topraklarındaki ‘Altın Çağ’da yaşamış alimler, baştan bir düşünce sisteminden ziyade Kıta Felsefecilerinin de yaptığı gibi -haliyle- Yunan felsefesini çevirmeye başlamışlar ve buradan kendi yollarını izlemişler. İbn Ruşid’in, Aristotle’nin Poetila eserini (bilinen ismi ile “Devlet”) çevirirken Arap kültüründe bulunmayan komedya ve tragedya kavramlarına bir karşılık bulma çabasını Jorge Luis Borges Averroes’in Arayışı öyküsünde güzel bir şekilde işler. Buradan da aslında bir felsefe metinleri gibi herhangi bir metni çevirmeden önce anlamak ve bir yoruma da sahip olmak gerektiği ortaya koyabiliriz. Fakat konudan iyice uzaklaşmazsak eğer burada ortaya çıkartmak istediğim anlam şu: ‘Altın Çağ’a girmiş her bir toplum çevirilerle yola başlamıştır.

Dilimiz ise bu ‘Çağ’a erişmekte sorun çekiyor.

Dante’nin İtalyan edebiyatının öncüsü olan eseri İlahi Komedya, 700 yıl sonra Rekin Teksoy tarafından; Cervantes’in ele aldığı ve ilk roman olma özelliğini taşıyan Don Quixote ise 400 yıl sonra Reşat Nuri Güntekin tarafından; Alman felsefesinin büyük isimlerinden ve diyalektiği formüle ederek dünyayı değiştirecek olan Karl Marx’ı etkileyen Hegel’in, ders notlarından oluşan derlemesi Estetik – Güzel Sanatlar Üzerine Dersler 160 yıl sonra Taylan Altuğ ve Hakkı Hünler tarafından çevrilmiştir. Ne kadar geç çevrilmiş diye üzülmektense bu kadar değerli yazıtların çevirilerinin artırılması için çalışmalar başlamalı ve artırılmalıdır.

Akademik olarak büyük önem taşımasına rağmen ideolojik sebeplerden dolayı yasaklanmış ve çevirilerinin yayınlanması ancak 21. yüzyılı bulmuş hatta hala çevirisi bulunmayan önemli kitaplar bulunmakta.

Eğer sözüm ona çevirmenin sadece kendisinin anlayabileceği bir şekilde elitlik adı altında ‘çeviremediği’ kitapları saymazsak, Batı felsefesinin yapıtaşı olan Hegel’in Phenomenology of Spirit kitabını veya Gilles Deleuze’nin belli başlı kitaplarını şu anda Türkçe çevirisini bulup okuyamazsınız. (Ki kendilerini hiçbir otoritenin altında görmeyen, gönüllü çeviri çalışmaları yapan ve kendilerine ‘Heitlamos Kültü’ diyen bir grup ellerinden geldikçe bu konudaki eksikliği kapatmaya çalışıyorlar.)

Cumhuriyet sonrası atılan önemli adımlardan birisi olan köy enstitülerinde okutulması amacıyla hazırlanan -herkesin de aşina olduğu- Hasan Ali Yücel Klasikleri gibi eylemlerle birlikte birçok önemli kitabın çevirisi yapılmıştır ancak bu tek başına yetersiz kalmıştır. Şu anda kitapevleri ne kadar tıka basa kitaplarla dolu olsa bile bunların modern roman oluşu, genelde arz-talep ilişkisi üzerinden çevrilen kitaplar olması (Aralarında istisnai olarak nitelikli olanlar var ancak insanları belirli bir düşünce kalıbına sokarak kişisel dertlerini metalaştıran bir ögeden başka bir şey olmayan kişisel gelişim kitaplarının raflarla duvarları istila ettiği ve bunlar satılmaya devam ettiği sürece de bu durum devam edecektir.) ve ne yazık ki modern Türk Dili Edebiyatı ve Felsefesi’nin uzun süredir yetersiz durumda olması; tarihsel olarak eski ama önem olarak asırları içerisinde barındıran kitapların çevrilmesi ve okuyucuyla tanıştırılması önem arz etmektedir.

Her şeyin seri üretime dönüştürüldüğü bu dönemde çevirilerin, çevirmenlerin -ne kadar az gözükse de aslında orantısal olarak az kişinin- bu sektörde yer aldığı konumda para ve zaman için kanıyla terini birbirine katarak çevirdikleri metinler için çevirmenler tabii ki de suçlanamaz fakat bu konuda inisiyatif alanların desteklenmesi de önemlidir. Teknolojik gelişmelerden dolayı çevirilerin ve çevirmenlerin eskisi gibi toplumda değerli bir statüde yer almaması ayrıca çevirmenlerin hayatlarını idame ettirmeleri için bu ‘seri üretim’ trendine katılmak zorunda olmaları belki de gelmesini beklediğimiz ‘Altın Çağ’ı ya imkânsız kılıyor ya da bu sistemin bir şekilde devrilip büyük adımların atılması gerekiyor.

Yazar: Yiğit Gider

Editör: Şeyma Sueda Yılmaz

Kaynaklar: McLaughlin, M., & Muñoz-Basols, J. (2016). Ideology, censorship and translation across genres: past and present. Perspectives, 24(1), 1–6. https://doi.org/10.1080/0907676X.2016.1095579

Greeman, R. (2019, May 2). Victor Serge ve Devrimci Roman: E-dergi, Sanat Tarihi. e-skop. https://www.e-skop.com/skopbulten/victor-serge-ve-devrimci-roman/4880

Platon. (1999a). In S. Eyüboğlu & M. A. Cimcoz (Trans.), Devlet (Vol. 50, pp. 5–19). preface, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Marx, K., & Engels, F. (2008). In C. Üster & N. Deriş (Trans.), Komünist Manifesto (pp. 23–42). preface, Can Sanat Yayınları.

Hegel, G. W. F. (2018). In T. Altuğ & H. Hünler (Trans.), Estetik Güzel Sanat Üzerine Dersler (pp. 5–5). preface, Kırmızı Kedi Yayınevi.

Yorum bırakın

DEÜÇEV Hakkında

Dokuz Eylül Üniversitesi Mütercim Tercümanlık başta olmak üzere birçok bölümden çeviriyle ilgilenen öğrencilerin bir araya geldiği bir topluluktur.

Kurulduğu zamandan beri topluluğumuz sosyal, akademik ve katılımcı faaliyetler yürütmektedir.

Bu site DEÜÇEV topluluğunun resmi sayfasıdır. Topluluğumuza aşağıdaki mecralardan da ulaşabilirsiniz.